adı Uluyamaç...yamacın tepesinde...garip bir yer burası...sence sana ait sana dair kısıtlı herşey...doğmamışsın orda...büyümemişsin...bilmezsin kışı nasıl geçer? baharını toprak nasıl karşılar? kışın 10 hane açık, yazın bu sayı olsa olsa 25...hep beller bükük...ölesiye sanki dertleri varmış gibi bedenleriyle...dinlenmek nedir bilmezler...sabah bir kör vakitte kalkar...akşam kör karanlık çökünceye kadar ekin tarla çalışır didinirler...sorsan hepsinin hikayesinde ayrı görmüşlük gizli...ayrı ayrı acılar var hep...dinlesen seni de alır götürür...için burkulur elbet...sanki çalışırlarsa gün geçer de ömürlerini doldururlar...nihayet bulursa nefesleri sevdiklerine kavuşurlar...
çok az bulundum bu uzakta...tabi farklıydı benım oradaki varoluş amacım...sabahtan akşama köyün sınırlarını çizerdik de yorulmazdık...gezerdik...çocuksun...istanbullusun ne yani ne yapacaksın...
bildiğim... oralara dair anımsadığım...bir ruzgarı eser böyle keskin... bir acı toprak kokusu genzine siner...yakar böyle canını, acıtır...tarifi eksik yetersiz...sanki yarım kalan, eksik kalan her hayattan ince bir serzeniş gibi gelir içine siner...sana ne olur o sıra anlamazsın...neyın yarım ki...maşallahın var aslında...ama o ruh haline girersin ister istemez...ağırlaşır ruhun sana...bakarsın etrafına...acırsın...gün görmemiş insanına acırsın...bir zaman bolluk bereketten dolan evlerin şimdilerde harabe oluşuna acırsın...ot bitmez, suyu azalır, doğası değişir acırsın...insanı yiter, gider acırsın..."önce vatan" yazısı silinen dağına, yolu yıkılan şifalı su kaynağı göğbayır'ına, her geçen gün biraz daha azalan bir başka değerine üzülürsün...acırsın böyle kimseli iken kimsesizliğe, varken yoksulluğuna, insandan yoksunluğuna...hiç dersin ya... hiçbirşey yok...ailenin köklerine saygındandır oralara dair duydugun his...değerler yok olmasındır çaban direncin...ömrün geçmese birebir orada ömrü geçenlere duydugun derin saygıdandır sevgin, hurmetin...böyle adı geçtikçe içlenir, dalarsın...bildiğin garip hissedersin kendini...
haneler azaldı...ölüm var elbet...cevdet amca rahmetli oldu...önce vatan yazısı silindi...göğbayırın yolu yıkıldı... kimse suya gidemez oldu...susuzluktan kuruyan fideler oldu...çağlayan dereler kurudu...keklikleri, geyikleri azaldı...toprağı sanki küstü de ne vişne verdi ne dut...dediler ki gidenler oldu ya elbet, köy de küstü kendince...ama dönsen baksan özüne...orda bir köy var uzakta...gitmesende kalmasan da o köy bizim köyümüzdür, derdin aslında...asılda...şimdi duydum ki...bizim oralarda altın madeni varmış...hiç demekteymiş hata...değerliymiş aslına bakarsanız bizim oralar...altın çıkartacaklarmış...çevre köyler satılmaya başlanmış...şimdi içim bir kez daha yandı...insan yoktu, can yoktu ama toprak vardı, su vardı...şimdi onlarda yok olacak...ne hal çare gelir bilemem, bilmem elimden bir başıma...ama toprak candır...cana kast olur mu? o altın çıkacak diye toprağa nasıl zulum edilecek...o zulum suya karışacak...canlar yavaş yavaş yok olacak...birlik olunmalı tez...toprağına geleceğine sahip çıkmalı insan...çok geç kalmadan...gelecekte pişman olmadan...tez ayaklanmalı...